İnsan Zihni Kuantum Mekaniğini Açıklayabilir mi?

Öne Çıkan İçerikler

Bilinç kuantum mekaniğini açıklar mı?

Çılgın bir teori, atom altı parçacıkları somut bir sonucu seçmeye zorlayarak bilincin kuantum mekaniğini açıklayabileceğini öne sürüyor.

Kuantum mekaniğinin en kafa karıştırıcı yönlerinden biri, küçük atomaltı parçacıkların dışarıdan bir gözlemci ölçene kadar bir durumu “seçmiyor” gibi görünmesidir. Ölçüm eylemi, ne olabileceğine dair tüm belirsiz olasılıkları kesin, somut bir sonuca dönüştürür. Kuantum mekaniğinin matematiği bu sürecin nasıl işlediğine dair kurallar sunsa da, bu matematik pratikte bunun ne anlama geldiğini tam olarak açıklamıyor.

Bir fikir, bilincin – kendi benliğimizin ve çevremiz üzerindeki etkimizin farkındalığı – ölçümde kilit bir rol oynadığı ve evreni sadece hayalden gerçeğe dönüştüren şeyin bizim deneyimimiz olduğudur.

Ancak durum buysa, insan bilincinin kuantum mekaniğinin bazı tuhaflıklarını açıklaması mümkün müdür?

Kuantum ölçümü


Kuantum mekaniği, evreni oluşturan atom altı parçacıkların hayvanat bahçesini yöneten kurallardır. Kuantum mekaniği bize temelde deterministik olmayan bir dünyada yaşadığımızı söyler. Başka bir deyişle, en azından küçük parçacıkların dünyası söz konusu olduğunda, bilim insanları deney tasarımlarında ne kadar zeki olurlarsa olsunlar veya deneyin başlangıç koşullarını ne kadar mükemmel bilirlerse bilsinler, herhangi bir deneyin sonucunu kesin olarak tahmin etmek imkansızdır. Bir protona etki eden kuvveti biliyor musunuz? Bundan birkaç saniye sonra nerede olacağına dair kesin bir konum yoktur – sadece nerede olabileceğine dair bir dizi olasılık vardır.

İlgili: Ürkütücü eylem gerçek: Tuhaf kuantum dolanıklığı yeni deneylerde doğrulandı

Neyse ki bu belirsizlik sadece atom altı dünyada ortaya çıkıyor; makroskopik dünyada her şey deterministik fizik yasalarına göre işliyor (ve hayır, bu bölünmenin neden gerçekleştiğinden tam olarak emin değiliz, ama bu başka bir günün sorunu).

Fizikçiler kuantum sistemleri üzerinde bir deney yaptıklarında (örneğin, bir atomdaki elektronun enerji seviyelerini ölçmeye çalıştıklarında), hangi cevabı alacaklarından asla tam olarak emin olamazlar. Bunun yerine, kuantum mekaniği denklemleri bu enerji seviyelerinin olasılıklarını tahmin eder. Ancak bilim insanları deneyi gerçekten gerçekleştirdiklerinde, bu sonuçlardan birini elde ederler ve birdenbire evren yeniden deterministik hale gelir; örneğin bilim insanları elektronun enerji seviyesini bildiklerinde, tam olarak ne yapacağını bilirler, çünkü “dalga fonksiyonu” çöker ve parçacık belirli bir enerji seviyesini seçer.

Belirsizlikten belirlenimciliğe bu geçiş düpedüz tuhaftır ve fizikte aynı şekilde işleyen başka bir teori yoktur. Ölçüm eylemini bu kadar özel kılan nedir? Evrende her zaman sayısız kuantum etkileşimi gerçekleşir. Peki bu etkileşimler hiç kimse bakmıyorken bile aynı türden bir ters çevirme yaşar mı?

Bilincin rolü


Kopenhag yorumu olarak bilinen kuantum mekaniğinin standart yorumu, tüm bunları görmezden gelmeyi ve sadece sonuç almaya odaklanmayı söyler. Bu görüşe göre, atom altı dünya temelde esrarengizdir ve insanlar neler olup bittiğine dair tutarlı resimler geliştirmeye çalışmamalıdır. Bunun yerine, bilim insanları en azından kuantum mekaniği denklemlerini kullanarak tahminler yapabildikleri için kendilerini şanslı saymalıdır.

Ancak pek çok insan için bu tatmin edici değil. Görünüşe göre ölçüm sürecinde sadece kuantum teorisinde ortaya çıkan inanılmaz derecede özel bir şey var. Bu özellik, ölçümü kelimenin tam anlamıyla başka herhangi bir etkileşimle karşılaştırdığınızda daha da çarpıcı hale gelir.

Örneğin, uzaktaki bir gaz bulutunda, yıldızlararası uzayın derinliklerinde, etrafta kimse yok; kimse izlemiyor. Eğer o gaz bulutu içinde iki atom birbirine çarparsa, bu bir kuantum etkileşimidir, dolayısıyla kuantum mekaniğinin kuralları geçerli olmalıdır. Ancak ortada ne bir “ölçüm” ne de bir sonuç vardır – bu sadece her gün gerçekleşen ve insanlar tarafından gözlemlenmeyen trilyonlarca rastgele etkileşimden biridir. Bu yüzden kuantum mekaniğinin kuralları bize etkileşimin belirsiz kaldığını söyler.

Ancak aynı iki atom bir laboratuvarda çarpışırsa, bilim insanları ne olduğunu ölçebilir ve kaydedebilir. Bir ölçüm gerçekleştiği için, kuantum mekaniğinin aynı kuralları bize belirsizliğin tersine dönerek deterministik hale geldiğini söyler – somut bir sonuç yazmamı sağlayan şey budur.

Bu iki durum arasında bu kadar farklı olan nedir? Her ikisi de atom altı parçacıkların diğer atom altı parçacıklarla etkileşimini içeriyor. Ve ölçüm sürecinin her adımı atom altı parçacıkları bir düzeyde içerdiğinden, sonucun belirsiz olması gerektiğini söyleyen olağan kuantum kurallarından kaçış olmamalıdır.

Öncü kuantum fizikçisi Eugene Wigner (yeni sekmede açılır) gibi bazı teorisyenler, bu iki senaryo arasındaki tek farkın birinin bilinçli, düşünen bir gözlemci içermesi, diğerinin ise içermemesi olduğuna işaret etmektedir. Dolayısıyla, kuantum mekaniğinde “çöküş” olarak adlandırılan şey (belirsiz olasılıklardan somut bir sonuca geçiş) bilince dayanır.

Evren hayalleri


Bilinç insanlar için çok önemli olduğundan, bu konuda özel bir şeyler olduğunu düşünme eğilimindeyiz. Ne de olsa hayvanlar evrende yaşadığı bilinen tek bilinçli varlıklardır. Kuantum mekaniğinin kurallarını yorumlamanın bir yolu da yukarıdaki mantığı en uç noktasına kadar takip etmektir: Ölçüm dediğimiz şey, aslında sıradan atom altı etkileşimler zincirine bilinçli bir ajanın müdahalesidir.

Bu düşünce tarzı, bilincin evrendeki diğer tüm fizikten farklı olmasını gerektirir. Aksi takdirde, bilim insanları bilincin kendisinin de çeşitli atomaltı etkileşimlerin toplamından ibaret olduğunu iddia edebilirler (ve ediyorlar da). Eğer durum buysa, ölçüm zincirinde bir son nokta yoktur. Ve eğer öyleyse, o zaman bilim insanlarının laboratuvarda yaptıkları şey, rastgele gaz bulutlarında olanlardan gerçekten farklı değildir.

Tam olarak fiziksel bir teori olmasa da, maddi evrenden farklı ve ayrı bir bilinç kavramının felsefe ve teolojide uzun bir geleneği vardır.

Bununla birlikte, birileri bu bilinç kavramını fiziksel yasaların geri kalanından ayrı olarak bilimsel bir deneyde test etmenin bir yolunu bulana kadar, felsefe ve spekülasyon alanında kalmak zorunda kalacaktır.

Kaynak: https://www.livescience.com/does-consciousness-explain-quantum-mechanics

Bu yazı Astrafizik.com tarafından Türkçeye aktarılmış olup yazının aslı livescience.com sitesine aittir, orijinaline mümkün olduğunca sadık kalmak koşuluyla dilimize çevirilmis olsa da editoryal tarafından katkılarda bulunulmuştur. Bu sebeple Astrafizik.com içerik izinlerine tabidir. Astrafizik.com referans gösterilmek koşuluyla 3. tarafların kullanımına izin verilmiştir.


Astrafizik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Daha Fazla

Yorumlar

Bir Cevap Yazın

Popüler İçerik