Dünya Dışı Yaşam Macerası 3. Bölüm

Öne Çıkan İçerikler

Serimizin birinci ya da ikinci yazılarını eğer okumadıysanız okumanızı tavsiye ederiz.

İkinci yazımızda sizlerle Dünya dışı canlılardan, şu ana kadar Dünya dışında amip boyutunda dahi canlı bir organizmanın bulunamamasından ve Fermi paradoksundan bahsetmiştik.

Bir Düşünce Deneyi Yapalım

Lütfen gözlerinizi kapatın ve benimle birlikte bu düşünce deneyine eşlik edin.

Varsayalım ki Warp, Starshot, MarsOne ve benzeri Dünya dışında yaşam ve kolonizasyon başlatma projeleri teknolojinin gelişmesi ile başarıya ulaştı ve bir şekilde artık Dünya dışında yaşam başlatma ve sürdürme becerisine sahip olduk.

Mesela Mars‘ta bir koloni başlatalım. 2050 yılına kadar öncü insanların Mars’a yerleşmesi ve bir koloni başlatması gerekmekte. Bu amaçla bir çok çalışmanın çoktan başladığını daha önceki yazılarda kısaca zikretmeye çalıştık.

Bildiğiniz gibi insan, çevresel şartlara uyum sağlaması ve gerektiğinde de çevresel şartları kendi ihtiyaçları doğrultusunda değiştirerek ve manipüle ederek kendi neslinin devamlılığını yüzbinlerce yıllık süreç içerisinde sağlayabilmiş bir canlıdır ve elbetteki evrimsel süreçler insanın bu adaptasyon sürecindeki en büyük destekçisidir.

İnsan bilindiği üzere Dünya koşullarına göre evrimleşmiş bir canlıdır ve Dünya koşulları nasıl değişkenlik gösterirse evrimsel süreçler de canlıların bu süreçte adaptasyon ile koşullara uyum sağlamasını ve böylelikle yeni şartlara göre hayatta kalmasını ve nesillerini devam ettirebilmesini sağlar.

Mars’a yerleştik demiştik… Bu durumda aynı evrimsel süreçler yine aynı şekilde işlemeye devam edecek ve daha önceki yazımızda bahsettiğimiz olumsuz Mars koşullarına da insanlar ve diğer canlılar adapte olmaya başlayacaktır. Farklı daha yüksek radyasyon seviyesi, düşük sıcaklıklar, düşük oksijen seviyeleri, daha az yer çekimi ve daha birçok olumsuz koşula insanlar ve canlılar bir şekilde adapte oldu diyelim. Bu süreçte elbette ki insanda hem genetik hem de fiziksel değişimler meydana gelecektir. Düşük oksijen miktarı daha kısa boylu canlılara; düşük yer çekimi daha kilolu ve hantal vücutlara; yüksek radyasyon ise daha farklı ten renklerine sebebiyet verebilecektir. Tabii ki bunlar bir anda olmayacak nesiller boyu devam edecektir.

Mesela 2050 yılında Mars’a yaklaşık 100bin kişilik bir koloni yerleştirdiğimizi ve bu yerleşimden sonra Dünya’dan Mars’a her hangi bir göç olmadığını varsayalım. Dünya’daki insanlar yaşantılarına devam etmekle beraber artık Dünya dışında da 100bin kişilik bir Mars kolonisi bulunmakta.

Biliyorsunuz evrimsel süreçler çok hızlı işlemez. Uzun zaman içinde nesiller süren bir serüven sonunda farklılıklar belirginleşir.

Tarih MS. 12050

Tarihler MS 12050 yılına gelsin, yani Mars’ta 10bin yıldır bir koloni var. Soru, sizce 10bin yıldır Mars’ta yaşayan bu canlılara artık insan diyecek miyiz? Ya da bu canlılara Dünyalı diyebilecek miyiz? Onlara Marslı demek yanlış mıdır? Evrimsel süreç içerisinde kısmen değişim gösteren bu canlılar hala insan mıdır?

Bu soruların cevaplarını sizlere bırakıyor ve şimdilik geçiyorum. Ben bu canlılara “Mars İnsanları” demeyi tercih ediyorum. Mars insanları aradan geçen bu 10bin yıl içerisinde teknoloji, bilim ve sanat gibi alanlarda yine kendilerini geliştirmeye devam ettiler ve yine 12050 yılında bu Mars insanı kardeşlerimiz Mars’ın Mars insanı neslinin devamlılığını sürdüremeyeceğine ve bu sebeple artık Güneş sistemi dışında başka bir yıldız sistemine ellerindeki gelişmiş teknoloji ile göç etmeye ve Dünya’dan Mars’a göçen öncüler gibi öncü bir birlik göndererek ardından yine büyük bir koloni oluşturmaya karar verirler.

Bu sefer Alpha Centauri yıldızı etrafında bir gezegene yerleşen Mars insanları yine aynı süreçleri yaşar yine aynı evrimsel süreçlere maruz kalır ve yine yaklaşık 10bin yıl sonra bu sefer Samanyolu Galaksisi’nin dışına çıkmaya karar verir. Warp teknolojisi artık gelişmiş ve insanlar fizik kurulları dahilinde uzay-zamanı bükerek ışık hızından daha hızlı bir şekilde uzayda seyahat edebilir hale gelmiştir.

Burada bir duralım… Şu an yaklaşık 22050 yılındayız ve an itibariyle Dünya, Mars ve Alpha Centauri yakınlarındaki bir gezegende kökleri Dünya insanlarına dayanan 3 farklı medeniyet, canlı ve hatta belki de tür var.

Şimdi Alpha Centaurili kardeşlerimiz Andromeda galaksisindeki milyarlarca yıldızdan birinin yanındaki her hangi bir gezegene yerleşerek tekrar kolonizasyon süreci başlatıyor ve yine aynı süreçler devam ediyor ancak bu sefer bir şekilde, belki uzay yolcuğu ve belki bir hastalık ya da belki de başka bir felaket sebebiyle Andromeda galaksisindeki kardeşlerimiz tarihsel belleklerini unutmuş olsun.

Mesele Andromeda galaksisindeki o gezegene devasa bir gök taşı düşer ve tüm canlılar yok olur ve bir şekilde sadece birkaç küçük bebek bir sığınakta ya da mağarada hayatta kalır. Bu bebekler bir şekilde hayatta kalır ve yine bir şekilde onların soylarından nesiller yetişir, o nesillerden koca bir medeniyet doğar, o medeniyet taş devri, yosun devri, tekerleğin icadı gibi süreçlerden geçebilir. Teknoloji ilerler ve bir gün acaba evrende bizden başka bir canlı var mı diye sormaya başlar.

Son Soru

Bundan sonraki kısmı çok uzatmak istemiyorum ancak şunları da düşünmekte fayda var.

Yukarıda anlatılanlara benzer bir ihtimalin ya da ihtimallerin bizler adına da geçerli olmaması için bir sebep var mı? Belki yakın bir gelecekte ya da çok da yakın olmayan bir gelecekte Dünya dışı bir canlı ya da yaşam formu bulacağız. Ve hatta belki de bulduğumuz bu canlı aslında bizim milyonlarda yıl önceki başka bir atamız.

Evrende insandan başka bir canlı yok diyebilmek çok ama çok zor bir iddiadır zira 93 milyar ışık yılı çapında ve Hubble kanunu gereği sürekli genişlemekte olan bir evrenin tamamını en ufak noktasına varıncaya araştırmamız ve ancak böyle bir gözlemden sonra kesin bir yargıya varmamız gerekir. Üstelik 93 milyar ışık yılı çapındaki bu evreni hücre boyutlarında kontrol ettiğimizde herhangi bir canlılığa rast gelmemiş olsak dahi bu ilerleyen zaman içerisinde böyle bir canlılığın gerçekleşmeyeceği anlamına da gelmez.

Bu senaryonun şöyle bir ihtimali daha var, belki de diğer gezegenlerdeki atalarımız çoktan yok oldu ve yalnızca biz kaldık. Bunu yalanlayabilmek ve yanlışlığını ispat edebilmek mümkün müdür? Hiç değildir.

O halde şu soruyu neden sormayalım: “Aradığımız uzaylılar neden bizler olmayalım?”

Bu yazı Astrafizik.com yazarı Sinan YAVUZ tarafından kaleme alınmış özgün bir yazıdır, üstünde değişiklik yapmamak ve doğru referans göstermek koşuluyla Astrafizik.com kullanım izinlerine tabi olan bu yazıyı kullanabilir ve paylaşabilirsiniz.

Daha Fazla

Yorumlar

Bir Cevap Yazın

Popüler İçerik